Mirasın Reddi ve Murisin Alacaklarının Hukuki Durumu

Şubat 22, 2021

Bu yazımızda borçlu bir şekilde vefat eden miras bırakanın borcunun mirasçılara intikal edip etmeyeceği, mirasçıların mirasın reddi kurumundan nasıl yararlanabilecekleri ve miras bırakanın alacaklılarının hukuki durumları incelenecektir.

  1. Miras Bırakanın Borçlarının Mirasçılara İntikali ve Külli Halefiyet

İsviçre Hukukundan model alınan medeni kanun kapsamında miras hukukuna ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Miras hukukunun temeli kan kısımlığına bağlı derecelendirme sistemi üzerinden külli halefiyet ilkesine dayanmaktadır. Külli halefiyet, kişinin gaipliği ya da ölümünün ardından kişiye ait mal varlığının tüm alacak ve borçlarıyla beraber ayrılmaksızın mirasçılara geçmesidir.

Külli halefiyet ilkesinde malvarlığının tüm alacak ve borçlarının bütün halinde mirasçılara intikali tek bir hukuki işleme bağlı gerçekleştirilmektedir. Külli halefiyet halinde başka bir işlem kurularak miras bırakanın malvarlığına ait alacakların temlik edilmesine ya da söz konusu borçların devredilmesine gerek duyulmamaktadır.

Mirasın Reddi Halefiyet

Miras bırakanın mal varlığından alacak ve borçlarıyla birlikte sorumlu olan külli halefler ise yasal mirasçılar, vasiyetname ile belirlenen mirasçılar ya da miras sözleşmesi ile belirlenen mirasçılar olabilmektedir. Külli haleflerin miras bırakanın mal varlığı üzerindeki tasarruflara ilişkin müteselsil sorumlulukları bulunmaktadır.

Özetle; miras bırakanın alacaklıları, külli haleflerden herhangi birinden alacağını talep edebilmekte ve alacaklının borcunu üstelenen halef ise diğer külli haleflerden borcun üstlerine düşen miktarı miras payları orantılı olacak biçimde kendisine ödemeleri için rücu edebilmektir.

Medeni Kanun madde 599/2 gereği halefler miras bırakanın borçlarından kendi kişisel malvarlıklarıyla sınırsız sorumlu olmaktadırlar. Miras bırakanın borçlarından doğan sorumluluk terekenin açılması ve mirasın dağıtılmasının ardından 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulmaktadır.

Miras bırakanın kanuni mirasçıları altsoy, üstsoy, üstsoyun altsoyundan oluşmakta ve kan hısımlığı esasına dayanmaktadır. Miras hukukunda hakim sistem zümre sistemi olarak belirlenmiş olup miras bırakının kan kısımlığı temel alınarak bir derecelendirme yapılmaktadır. Zümre sisteminde;

  • İlk derecede miras bırakanın altsoyu (oğlu, kızı ve evlatlıkları) yer almaktadır.
  • İkinci derecede miras bırakanın üstsoyu (annesi ve babası) ve üstsoyunun altsoyu (-kardeşleri-yani annenin çocukları, babanın çocukları) yer almaktadır.
  • Üçüncü derecede ise miras bırakanın üstsoyunun üstsoyu (büyükannesi ve büyükbabası) ve üstsoyunu üstsoyunun altsoyu (amcalar, teyzeler, halalar, dayılar) yer almaktadır.
  • Dördüncü derecede ise miras bırakanın mirasçısı olmak üzere vatandaşlık bağı olan devlet yer almaktadır.

Kural olarak derece sisteminde ilk sırada yer alan kanuni mirasçı hayatta değilse ya da gaipliğine karar verilmişse derecedeki sıra takip edilerek diğer kanuni mirasçı mal paylaşımına katılmaktadır. Miras bırakanın zümresi dahlinde yer alan kanuni mirasçılar, mal paylaşımı ile paylarına düşen miras hakkını reddedebilmektedirler. Ancak külli halefiyet ilkesi gereği miras bir bütün halinde reddedilebilmektedir.

  1. Miras bırakanın Borçlarından Sorumlu Olmamak Adına Mirasın Reddi

Mirasın reddi kurumuna dair usul ve kurallar Türk Medeni Kanunu tarafından 605 ila 618. Maddeler arasında düzenlenmiştir. Öncelikle TMK. md.599’da düzenmiş olduğu üzere kural olarak, kişinin ölümü ya da gaipliğine karar verilmesi halinde miras bırakanın mal varlığı yasal mirasçılarına doğrudan ve derhal intikal etmektedir.

Mirasın intikalinin ardından yasal mirasçılar, malvarlığına ait tüm alacak ve borçlardan mirasın reddi ile sorumluluk hallerini ortadan kaldırabilmektedirler.

Mirasın reddi kavramı iki türe ayrılmaktadır. Bunlar mirasın gerçek reddi ve mirasın hükmen reddinden oluşmaktadır.

2.1 Mirasın Gerçek Reddi

Mirasın Reddi

Mirasın reddi, Türk Medeni Kanunu madde 609’da düzenlendiği üzere mirasçılar tarafından mirasın kayıtsız şartsız reddi yönünde yazılı veya sözlü olarak sulh hukuk mahkemelerinde beyanda bulunmaları ile gerçekleşir.

Mirasçının mirasını reddedebilmesi için belirli koşulları sağlıyor olması gereklidir ki bunlar; ayırt etme gücüne sahip olma, ergin olma ve fiil ehliyetine sahip olmak üzere Medeni Kanun’da gösterilmektedir.

Vekaleten mirasın reddi hususunda ise hazırlanacak vekaletnamede özel yetkili olarak vekil kılınmalıdır. Mirasçı mirasın kendisine geçtiğini öğrendiği tarihten itibaren üç ay içerisinde sulh hukuk mahkemesine mirasın gerçek reddi için beyanda bulunması öngörülmüştür.

2.2. Mirasın Hükmen Reddi

Mirasın hükmen reddi TMK. Md. 605//2’de düzenlenmiş olup belirli şartların gerçekleşmesi halinde mirasçının söz konusu mirasın reddi hakkında bir beyanda bulunmasına gerek olmaksızın miras bırakanın tüm alacak ve borçlarını kapsayacak şekilde mal varlığı üzerinde sorumlu olmayacağının kabulü anlamı taşımaktadır.

Mirasın hükmen reddi için gerçekleşmesi öngörülen şart ise mirasçının miras bırakanın ölüm tarihinde ödemeden aciz olduğunun resmi makamlarca tespit edilmiş olmasıdır.  Mirasçının aciz belgesi bulunması halinde mirasın hükmen reddi için beyana gerek olmadığı gibi belirli bir süre şartı da getirilmemiştir.

Dolayısıyla aciz belgesinin varlığı halinde miras direkt olarak hükmen reddedilmiş kabul edilmektedir. Miras bırakanın borçlarından dolayı alacaklılar tarafından bir talepte bulunulduğunda ya da icra takibi başlatıldığında aciz belgesi borca karşılık itiraz şeklinde ileri sürülebilmektedir.

  1. Mirasın Reddi Halinde Alacaklıların Hukuki Durumu

Türk Medeni Kanunu madde 618 uyarınca miras bırakanın borçlarından mirasçılarının sorumluluğu 5 yıl süreyle devam etmektedir. Miras bırakanın ödemeden aciz olduğu hallerde ise miras reddedilmesine rağmen miras bırakanın ölümünden önceki 5 yıl içerisinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılması sırasında geri vermekle yükümlü olacakları değerler ölçüsünde sorumlu olmaya devam etmektedirler.

Bunun yanı sıra mirasçıların mirası reddetmeleri halinde alacaklıların düşebileceği dezavantajlı durumun önüne geçebilmek adına alacaklıların korunması ilkesi belirlenmiş ve bu ilke doğrultusunda alacaklılara birtakım haklar sunulmuştur.

  1. Mirasın Reddi Halinde Mirasçının Alacaklıların Açabileceği İptal Davası

Uygulamada miras bırakanın değil de mirasçıların borçlu olması halinde miras bırakandan kendisine intikal edecek mal varlığının alacaklılar tarafından haczine engel olunması amacı ile mirasın reddi yoluna başvurulduğu görülmektedir. Yani babasından kalan evin kendi alacaklıları tarafından haczedilmesine engel olmak isteyen mirasçı mirası reddetmekte ve kendi payı diğer mirasçılara kalmaktadır.

Mirasın Reddi İptal

Teorik olarak mirasın reddi miras bırakanın kendi borçlarından doğan sorumluluğunun mirasçılara yüklenmesine engel olmak için oluşturulmuş bir kurumdur. Ancak mirasın reddi ile mirasçılar kendi alacaklarına da bu şekilde zarar verebilmektedir.

Bu sebeple mirasçıların alacaklılarının korunması Türk Medeni Kanunu madde 617’de düzenlenmiştir. Bu madde ile alacaklılara mirasın reddi işleminin iptali için dava açma hakkı tanınmıştır.

Şöyle ki; malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılara zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilmektedirler.

Mirasın reddi işlemine karşı açılacak iptal davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleri olarak belirlenmiştir. Alacaklıların asliye hukuk mahkemelerine mirasın reddinin iptali kararı verilmesini talep etmek için mirasın reddedildiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde başvurmaları gerekmektedir.

Davanın kabulüne karar verildiği takdirde miras malları tasfiye edilerek öncelikli olarak itiraz eden alacaklılardan başlanılmak suretiyle sırasıyla diğer alacaklıların alacaklarının kapanması için işlemler yapılmaktadır.

Av. Eren Evren                                                                                                  Stj Av. Rabia Kurum