Tüketici Sözleşmelerinde Satılanın Teslim Edilmemesi ve Tüketicinin Hakları

Mart 8, 2021

Bu yazımızda Tüketici sözleşmelerine konu olan satılanın teslim edilmemesi sebebi ile tüketicinin doğan yasal hakları incelenecektir.

 

Satış sözleşmeleri borçlar hukukunun temelinde yer alan tam iki tarafa borç yükleyen iradi sözleşmelerdir. 6092 sayılı Türk Borçlar Kanunu’n md.207 uyarınca satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcu üstlendiği sözleşmeler olarak tanımlanmıştır. Ancak bu temel tanımın yanı sıra satış sözleşmelerinin birden fazla türü bulunmaktadır. Satış sözleşmelerinin türleri sözleşmeye konu olan eşya, sözleşmeye taraf olanların sıfatları ve sözleşmenin ifa biçimi gibi gerekçeleri bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.

Bu yazımıza ticari satış sözleşmeleri ve adi satış sözleşmelerinden farklı olarak özellikle tüketici satış sözleşmeleri ve sözleşmeye aykırılık halleri konu olacaktır.

  • Tüketici Satış Sözleşmeleri

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca tüketici, ticari ya da mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişidir. 6502 sy yasada tüketici satış sözleşmeleri açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte farklı tüketici satış sözleşmeleri ile ilgili düzenlemeler bulunmaktadır.  Ancak taraflarından birisinin tüketici olduğu satış sözleşmeleri tüketici satış sözleşmeleri olarak kabul edilebilecektir.

Sözleşmenin kurulmasına dair işlemini gerçekleştiren tarafın sahip olduğu sıfat ile hareket etmesi sözleşmenin hukuki niteliğini belirlediğini bir diğer örnek olarak gösterilebilecek ticari satış sözleşmelerinde görmekteyiz. Öyle ki tüketici satış sözleşmeleri tüketicinin işleminden ticari satış sözleşmeleri ise tacirin işleminden doğmaktadır. Böylece tüketici satış sözleşmeleri ve ticari satış sözleşmeleri arasındaki fark sözleşmenin taraflarından ibaret olmaktadır.

Tüketicilerin taraf olduğu sözleşmeler hakkında kanun koyucu tarafından farklı düzenlemelere başvurulmuş olmasının nedeni tüketiciyi agresif pazar ortamının tehlikelerinden korumak, ekonomik çıkarlarını gözetmek ve daha güvenilir piyasa şartları oluşturma hedefine ulaşmaktır. Bu doğrultuda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun tarafından satıcı ile kurulacak satış sözleşmelerinin tarafı olmak isteyen tüketicilerin haklarının gözetilmesi ve doğabilecek zararların önüne geçilebilmesi adına temel ilkeler kapsamında belirli önlemler getirilmiştir.

  • Satıcının Sözleşmeden Doğan Borçları ve Borçlara Aykırılık Halleri

Satış sözleşmesinde satıcının, satılanın mülkiyetini ve zilyetliğini devrederek teslim etme borcu, zapta karşı tefekkül borcu, ayıba karşı tefekkül borcu ve diğer yan edimleri yerine getirme borcu bulunmaktadır.

Satıcının Borçları

Türk Borçlar Kanunu tarafından düzenlenmiş olduğu üzere bu borçların yerine getirilmemesi halinde alıcının birtakım seçimlik hakları kullanma imkanı doğacaktır.  Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi halinde Kanunun 227 maddesi uyarınca alıcı aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir;

  1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
  2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme,
  3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
  4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.

Ancak satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vermek suretiyle ya da uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilmektedir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilmektedir. Bu seçimlik hakların bulunmasının yanı sıra alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı da saklı tutulmaktadır.

Tüketicinin taraf olduğu satış sözleşmelerinde satıcının borçları arasında yer alan satılanı teslim etme borcu hiç veya gereği gibi teslim edilmemesi halinde de borca aykırılık hükümleri uygulanacaktır ancak bu kez bu aykırılık hali Türk Borçlar Kanunu tarafından değil Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun tarafından düzenlenmekte ve hüküm altına alınmaktadır.

Satılanı teslim borcuna aykırılık Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 8. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca, sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede kararlaştırılan süre içinde teslim edilmemesi veya montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu altında gerçekleştirildiği durumlarda gereği gibi monte edilmemesi sözleşmeye aykırı ifa olarak değerlendirilir. Malın montajının tüketici tarafından yapılmasının öngörüldüğü hâllerde, montaj talimatındaki yanlışlık veya eksiklik nedeniyle montaj hatalı yapılmışsa, sözleşmeye aykırı ifa söz konusu olacaktır.

  • Satılanın Alıcıya Teslim Edilmemesi

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 8.maddesinden anlaşılacağı üzere tüketici satış sözleşmesinde tarafların kararlaştırmış oldukları süre içerisinde sözleşmeye konu eşyanın alıcıya teslim edilmemesi hali sözleşmeye aykırı ifa olarak kabul edilmiştir. Malın montajının tüketici tarafından yapılmasının öngörüldüğü hâllerde, montaj talimatındaki yanlışlık veya eksiklik nedeniyle montaj hatalı yapılmışsa da sözleşmeye aykırı ifa söz konusu olur.

6502 sy yasada tüketicinin seçimlik hakları ayıplı mal ve hizmet için düzenlenmiş olup teslim edilmeme hali için özel bir düzenleme yer almamaktadır. Bu sebeple malın teslim edilmemesi hali ile ilgili olarak Borçlar Kanunu’nun özel ve genel hükümlerine bakmak gerekir.

Satılanın Teslim Edilmemesi

Bu bağlamda satıcının satılanı süresi içinde teslim etmemesi halinde ilk olarak temerrüt şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilir. Temerrüt, sözleşme ile taraflarca borçlanılan edimin ifasının yerine getirilmesinde yaşanan gecikme ile hukuka aykırılık sonucunu doğurmaktadır.

Türk Borçlar Kanunu’nun 212. Maddesinde düzenlenmiş olduğu üzere satıcının temerrüde düşmesi halinde Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan borçlunun temerrüdüne ilişkin genel hükümler uygulanmaktadır.

Kanun’da borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümler 117 ila 126. Maddeler arasında hüküm altına alınmıştır. Buna göre borçlu sözleşme ile yükümlülük altına girdiği edimi kararlaştırılan sürede ya da kararlaştırılan şekilde yerine getirmediği takdirde edimin ifası gecikmiş olacağından temerrüde düşmüş sayılmaktadır. Borçlunun temerrüde düşmüş kabul edilebilmesi için borcun muaccel bir olması şartı aranmaktadır. Temerrüde düşen borçluya karşı alıcının ileri sürebileceği haklar sözleşmeye bağlı olarak temerrüt faizi, gecikmeden nedeniyle tazminat talep etme, sözleşmeden dönme ve temerrüt nedeniyle meydana gelen müspet ve menfi zararlarının tazmini talep etme olarak sıralanabilmektedir.

Satış sözleşmelerinin hukuki niteliği itibariye karşılıklı borç doğuran sözleşmeler olmasından dolayı satılanın alıcıya kararlaştırılan süre içerinde teslim edilmemesi halinde yalnızca temerrüt sonuçları değil Türk Borçlar Kanunu madde 123’te yer alan diğer hukuki sonuçların doğmasına da yol açabilmektedir. Buna göre satılanın alıcıya teslim edilmemesiyle ile temerrüde düştüğünde diğer taraf borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hakimden isteyebilir. Satıcının temerrüde düşmesi halinde alıcı Türk Borçlar Kanunu’n 125.maddesinde yer alan seçimlik hakları kullanabilecektir. Fakat Kanunun 124. Maddesi uyarınca alıcının bu seçimlik hakları kullanabilmesi için borçlunun borcunu ifa edebilmesi için uygun bir süre verilmesi veya süre verilmesine gerek olmayan nedenlerin gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

  • Satılanın Teslim Edilmemesi Halinde Alıcının Seçimlik Hakları

Alıcının seçimlik haklardan yararlanabilmesi için öncelikle gerçekleşmiş olması gereken belirli şartlar vardır. Bu şartların tamamı kümülatif biçimde gerçekleşmiş olmalıdır. Satılanın teslimi için daha önce bir teslim süresinin belirlenmiş olması ve satıcının bu süre içerisinde satılanı teslim etmemiş olması gerekmektedir bunun yanı sıra bu teslim etmeme haline alıcının neden olmaması gerekmektedir.

Bu konuda Kanun’da açık düzenlenme bulunmamasına rağmen iyi niyet ve dürüstlük kuralları uyarınca çıkarım yapılabilmektedir. Ayrıca alıcının seçimlik haklarından faydalanabilmesi için ayrıca ihbar şartı TKHK.md 10 ile ortadan kaldırılmıştır.

TKHK.md 11’de ayıplı mal ifasında alacaklının seçimlik hakları gösterilmiştir. Satıcının satılanı hiç teslim etmemesi hali de ayıplı mal hükümleri kapsamında sayılacağı öngörüldüğünden satıcının borcunu ifa etmemesi halinde temerrüde düşmüş olduğu kabul edilerek alıcının genel hükümler uyarınca Türk Borçlar Kanunu’nun 125. Maddesinde yer alan seçimlik hakları borçluya ileri sürmesi mümkündür.

Bu seçimlik haklar; temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkı ileri sürebilecektir.

Ayrıca alacaklı, borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirmek suretiyle borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilecek veya sözleşmeden dönebilecektir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacaklar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebileceklerdir. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilmektedir. TBK. Md.146 gereğince bu hakların talebi kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça on yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulmamaktadır. On yıllık zamanaşımı süresi alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlediği kabul edilmektedir.

Satıcının Borçları Tazminat

  • Satılanın Teslim Edilmemesinden Doğan Zararlar

Kanun koyucu tarafından sözleşmeden kaynaklanan zararların hukuki sonuçlarına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Öncelikle zararın türü belirlenmekte ve buna bağlı çözüm yollarına başvurulmaktadır. Sözleşmeden kaynaklanan zarar çeşitleri müspet zarar ve menfi zarar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Buna göre müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden kaynaklanan zarardır. Menfi zarar ise sözleşmenin geçerli biçimde hüküm doğuracağı ve sözleşmeyle bağlı kalınacağına olan güvenin bozulmasından kaynaklanan zarardır.

Tüketici satış sözleşmelerinde meydana gelen menfi zararın giderilmesi alıcıya tanınan seçimlik haklar arasından sözleşmeden dönme hakkının kullanılması ve buna bağlı olarak zararın tazminin talebi ile mümkün olmaktadır. Müspet zarar halinde ise alıcı seçimlik hakları arasında yer alan borcun ifasından ve gecikme tazminatı talebinden vazgeçtiğini hemen bildirirse borcun ifa edilememesinden doğan zararlarını talep edebilecektir. Müspet zararın doğmasında borçlunun kusurlu olma şartı aranmaktadır.

Av. Eren Evren                                                                                                  Stj Av. Rabia Kurum