YARGITAY İBGK’NIN KEFALETTE EŞİN RIZASINA İLİŞKİN HÜKÜMLERİN AVALDE DE UYGULANIP UYGULANMAYACAĞINA İLİŞKİN VERDİĞİ KARARIN İNCELENMESİ

Kasım 1, 2018

GİRİŞ

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu, kefalette eşin rızasına ilişkin hükümlerin avalde de uygulanıp uygulanamayacağı konusunda, Yargıtay HGK ile Yargıtay 11., 12., ve 19. Hukuk Daireleri içtihatları arasında çelişki bulunduğu talebiyle konuyu incelemiştir. (E.2017/4 K.2018/5 T. 20.04.2018)

Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği bir sözleşmedir. Bu sözleşme asıl borca bağlı niteliktedir. Bu nedenle kefil, asıl borç ilişkisinin geçersizliği halinde borcundan kurtulur. TBK’nın 584.maddesi uyarınca eşlerden birinin kefalet sözleşmesine taraf olabilmesi için diğer eşin yazılı rızası gerekmektedir. Yine ilgili sözleşmede kefilin sorumluluklarını arttıracak veya güvencelerini azaltacak değişiklikler için de bu rızanın varlığı zorunluluk teşkil etmektedir. TBK’nın 604.maddesi, eşin rızasına ilişkin hükümlerin, gerçek kişilerce, kişisel güvence (şahsi teminat) verilmesine ilişkin diğer sözleşmelere de uygulanacağını ifade etmiştir.

Aval ise kambiyo senetlerinde bedelin ödenmesinin tamamen veya kısmen güvence altına alınmasını sağlayan bir kurumdur. Aval verenin borcu bağımsız bir borç olup, bu kişi kimin için taahhüt altına girmişse onun gibi sorumlu olur. Aval verenin teminat altına aldığı borç, zorunlu şekil şartlarındaki noksanlık haricinde bir sebeple batıl olsa dahi verilen taahhüt geçerliliğini sürdürür.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Daireleri, avalin de kişisel güvence verilmesine ilişkin bir işlem olduğu konusunda uyuşmaktadır. Uyuşmazlık, avalin hukuki niteliği ile eşin rızasına ilişkin hükümlerin kıymetli evrak hukuku uygulaması ile ne derece uyumlu olduğu noktasından doğmaktadır.

  1. Avalde Eşin Rızasının Aranması Gerektiği Yönündeki Görüşler:

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi konuya ilişkin olarak, eşin rızasına ilişkin hükümlerin kişisel güvence verilmesine ilişkin diğer sözleşmelere de uygulanmasını gerekli kılan kanun maddelerinin, şekil şartını atlama amacıyla diğer sözleşmelere yönelmeyi engelleme gayesi taşıdığını belirtmiştir. Her ne kadar tek taraflı beyanla oluşsa da avalin de “diğer sözleşmeler” kapsamına dahil olduğu ifade edilmiştir.

Öğretide de TBK’nın 603.maddesinin kişisel güvence verilmesine ilişkin her türlü sözleşmeyi, dolayısıyla avali de kapsadığını, istisnaları gösteren hükümlerde avalin sayılmadığını ve bu nedenle aval verilirken eşin rızasının aranması gerektiğini ifade eden görüşler mevcuttur.(Şeker M., Kırca İ, Özen B., Barlas N., vd.)

  1. Avalde Eşin Rızasının Aranması Gerekmediği Yönündeki Görüşler:

Hukuk Genel Kurulu ile Yargıtay 12. ve 19. Hukuk Daireleri, öncelikli olarak avalin tek taraflı bir hukuki işlem olduğuna ve TBK’nın 603. maddesi kapsamında sözleşme olarak kabul edilemeyeceğine kanaat getirmişlerdir. Bunun dışında avalde de eşin rızasının aranmasının gerekli olduğunun kabul edildiği bir durumda, eşin rızasını içeren belgenin senede eklenmesinin ve devirlerin bu şekilde yapılmasının zorunlu olacağı belirtilmiş, bunun da kambiyo senetlerinin tedavül yeteneğinin ortadan kalkmasına neden olacağı savunulmuştur.

Öğretide de avalin tek taraflı bir hukuki işlem olduğu ve sözleşme olarak kabul edilemeyeceğinden hareketle, aval verilmesi için eşin rızasının gerekli olmadığı fikrini savunan görüşler mevcuttur. (Reisoğlu S., Aksu R., Bozer A./Göle C., vd.)

  1. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun Görüşü ve Kararı

Yargıtay İBGK, önüne gelen uyuşmazlığı şekil, hukuki nitelik, sorumluluk ve uygulama koşulları bakımından incelemiştir.

Kurul, TTK’nın aval için belirlediği şekil şartlarının açık ve özel hükümlerle düzenlendiğini, bu şartlara ek olarak koyulacak ibarelerin, öncelikli olarak aval şerhi üzerinde, daha sonra da tüm senet üzerinde şüphe uyandıracağını, bu durumun da senet güvenliğini zayıflatacağını belirtmiştir. Ayrıca aval verilmesinde eşin rızasının gerekli olduğu kabul edildiği takdirde, avalistin evli olup olmadığının anlaşılabilmesi için resmi kayıtlar ile bilgilerin senede konulmasının zorunlu olacağı, bunun da uygulamayı zorlaştıracağı, eşin rızasının senedin ön yüzüne konulması halinde TTK’nın 701.maddesi gereğince eşin de avalist olarak kabul edileceği, arka yüze konulması durumunda ise bunun ciro ile karıştırılabileceği ifade edilmiştir.

Kararda, avalde lehine aval verilenin sorumluluğu bulunmasa bile avalistin sorumluluğunun devam ettiği, kendisine böyle önemli bir nitelik atfedilen bir kurumun genel hükümlere tabi tutulmasının doğru olmadığı, tedavül kabiliyetini sınırlandırıcı niteliği nedeniyle eşin rızası kurumunun kambiyo senetleri hukukunun oluşturduğu sistemle bağdaşmadığı aktarılmıştır. Bu noktada Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun, kefalet sözleşmesi uygulamasında dahi birtakım aksaklıklara neden olan eşin rızası kurumunun, hız ve güven odaklı kambiyo senedi hukuku bağlamında birtakım sorunlara yol açacağını öngörerek karar aldığını söylemek mümkündür.

Yargıtay İBGK sonuç olarak,  kefalette eşin rızasına ilişkin TBK’nın 584.maddesinde yer alan düzenlemenin, aynı kanunun 604.maddesi uyarınca aval için de uygulanmasının gerekmediğine karar vermiştir.

Sonuç

1– TBK m.603 uyarınca gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan sözleşmelerin yapılması için eşin rızası aranır.

2-Bir kambiyo senedine aval veren kişinin eşinin rızasını alması zorunlu değildir.